“Gayri İslâmî Toplumlarda Müslüman Kalabilmek, İslâm’ı Yaşayabilmek” – Necati Koçkesen Yazısı

Bir asırdan beri belki daha fazla zamandan beri gayri islâmî, tâgutî düzenlerde yaşıyoruz. Daha doğrusu yaşamaya çalışıyoruz.

Her ne kadar İslâm’ı yaşamaya çalışsak da aslında yaşayamıyoruz, yaşayamayız.

Cezâî hükümler kaldırılmış, onun yerine küfür kânunları ikâme edilmiş.

Haklı hakkını alamıyor, haksız Allah’ın hükmettiği cezasını çekmiyor. Ticâret ahlâkı tamâmen dumûra uğramış. Ahlak mı? Müslüman ahlâkını da edebini de İslâm’dan alması gerekirken İslâm’ın olmadığı yerde içinde yaşadığı toplumun ahlak diye sunduğu ahlaksızlıkları ahlâk diye alıyor. Düşünce yapısı İslâm’dan uzaklaşıyor, küfür düzenlerinin kendisine yüklediği kültürle düşünmeye, mantık yürütmeye başlıyor.

Namazı doğru dürüst kılamazsınız, orucu doğru dürüst tutamazsınız. Siz dersiniz ki, ben namazımı da orucumu da şartlarına uygun olarak kılıyorum ve tutuyorum. Acaba öyle mi? Bir işimizi halletmek, çoluğumuzun çocuğumuzun ihtiyaçlarını almak için çarşıya pazara çıksak dönünceye kadar ne kadar harama bakıyoruz, ne kadar haram ve küfür sözlere şâhit oluyor da bir şey yapamıyoruz?

Evinizden çıkıp tekrar evinize dönünceye kadar belki yüzlerce çıplak kadınla karşılaşıyor onun görülmesi, bakılması câiz olmayan yerlerini görüyoruz. Bundan kendimizi koruyabilmemiz mümkün mü? Sağa dönseniz sağınızda, sola dönseniz solunuzda çıplaklar var. Ve bizler günde belki yüzlerce, binlerce defa harama baktığımız halde islâm’ın emrettiği şekilde namazımızı kıldığımızı, orucumuzu tuttuğumuzu mu sanıyoruz? Şeklen belki ama ya huşû?

Namazlarımızı huşû ile kılabiliyor muyuz? Kıldığımız namazlar bize huzur veriyor mu? Allah ile irtibâtımızı kuvvetlendirip Allah korkusunu ve Allah sevgisini yeteri kadar aşılıyor mu? Allah’ın beyânında olduğu gibi kıldığımız namazlar bizi kötülüklerden alıkoyabiliyor mu? Yoksa Allah Rasûlünün beyân ettiği gibi kıldığımız namazlar bizim Allah’a olan uzaklığımızı mı artırıyor?

Ya oruç? O da kötülüklere karşı bir kalkan olması gerekirken bizi kötülüklerden alıkoyabiliyor mu? Yoksa sabahtan akşama kadar çektiğimiz açlık ve susuzluk yanımıza kâr mı kalıyor? Gözlerimizle baktığımız haramlar, kulaklarımızla işittiğimiz haram ve küfür sözler, dillerimizle söylediğimiz şirk ve haram sözler birer ok olup oruç kalkanını delik deşik mi ediyor?

Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki, kim müslüman kim kâfir bilinemez olmuş. Beş vakit namazını kılan, hacca gitmiş hatta her sene umreye giden nice insanlar görüyorsunuz ki katmerli bir müşrik.

Namaz kılıyor ama fâizin haram olduğunu kabul etmiyor.

Namaz kılıyor ama tesettürü kabul etmiyor.

Namaz kılıyor ama şerîata karşı. Şerîat gelsin de kafa kol mu kessin diyor.

Ve en önemlisi demokrasiyi ve lâikliği benimsemiş.

Küfür düzenlerinde küfür kanunları ile müslümanlara hükmetmeye tâlip veya böylelerini destekliyor. Hattâ öyle destekliyor ki bir de cihad yaptığını zannediyor. Particisi partisine ve liderine, tarîkatçısı tarîkatına ve şeyhine tapıyor. Ve bunlar hâlâ müslüman olduklarını, İslâm’a hizmet ettiklerini zannediyorlar.

İlim ehli mi? Onların çoğu da “hakkımda soruşturma açılır, hapse girerim, linç edilirim” diye emri bil ma’rûf nehyi anil munker yapamıyor.

Geriye bir avuç Muvahhid müslümanlar kalıyor, onların tebliğini de çağdaş belamlar boşa çıkarıyor.

Şimdi siz bana söyleyin hele, böyle bir küfür düzeninde müslüman kalabiliyor muyuz? İslâm’ı hakkıyla yaşayabiliyor muyuz?

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s